BANNERLERİM

küresel ısınma

FOK KATLİAMINA DUR DEYİN!

Stop the Seal Slaughter
Related Posts with Thumbnails

7 Kasım 2009 Cumartesi

10 Rica



[img]http://img197.imageshack.us/img197/7894/311720071022121053jtvcm.gif[/img]
10 RİCA

1- Benim hayatım 10-15 yıl sürer. Senden ayrılığım bana acı verir. Beni almadan önce bunu düşün.


2- Bana, senin benden istediklerini anlayacağım bir süre ver.


3- Benim içimde sevgi duygusu uyandır, ben bununla yaşarım.


4- Bana hiç bir zaman uzun süreli darılma ve cezalandırmak için bir yere kapatma. Senin hayatında iş, eğlence ve arkadaşların var. Benim hayatımda ise sadece sen varsın.


5- Arada sırada benimle konuş. Sözlerini anlamasam bile bana yönelttiğin sesini anlarım.


6- Bana daima nasıl davranılması gerektiğini bil. Ben hiç bir zaman unutmam.


7- Beni dövmeden önce aslında dişlerimle kemiklerini un ufak edebileceğimi, ancak asla böyle bir yola başvurmayacağımı düşün.


8- Beni "isteksiz, tembel ve inatçı" diye azarlamadan önce düşün: Belki yediğim yemek dokunmuştur, belki güneşin altında uzun zaman kalmışımdır veya halim kalmamıştır.


9- Yaşlandığımda benimle ilgilen, bir gün sen de yaşlanacaksın.


10- Her zor anımda yanımda ol, "benim içim kaldırmaz" veya "ben görmeden olsun" deme, çünkü benim için her şey seninle birlikte daha kolay.

Hayvanlar ne konuşur?



Karlar erimeye başlar başlamaz, ormandaki sessizlik kaybolur, kuş cıvıltıları başlar. Kuşlar ormanı pay etmektedir. Bir alanı ele geçiren bir kuş hemen ötmeye başlar, bu diğer kuşlara bir mesajdır ve anlamı şudur: "Benim alanıma giren kuşun vay haline!".. Erkek ve dişi kuşların ses organı aynı ise de (sirinis), ekseri erkek kuş öter. Bu "seranatlar" ne kadar farklı olsa da hepsinin anlamı aynıdır: " Bekarım, hayatımın
baharındayım ve bir parça toprağım var." Çit kuşlarının erkeği bu mesejı bir günde 2.340 kez, ağaç Pipit kuşları ise 3.377 kez tekrarlar. Bu şarkılar sayesinde dişiler yuva kurmak isteyen erkekleri bulur. Dişisini bulup yuva kuran erkek kuşlar, artık fazla ötmez. Bir hayvan, yaşadığı alana başka hayvanların girmesini istemez: bir diğer deyişle, sınırlarını çiğnetmez, Hayvanların sahip çıktıkları alanlar çok küçük olabildiği gibi, hayli geniş de olabilir, Bir martı, ortasında yuvası bulunan küçük bir dairenin içinde yaşar. Bu dairenin çapı, martının yuvasından ayrılmadan bir başka martıyı gagalamasına yetecek kadardır. Ketenkuşu benzeri bazı küçük kuşlar, 10-250 m karelik alanları korurlar. Bülbülün alanı daha da geniştir: 1.200-2.000 metrekare. Morina balıklarının erkekleri, dişilierin yumurta dökme zamanından bir ay önce uygun bir yer seçerler ve kısa kalın homurtular çıkararak, o alana başka erkek morinaların girmesini önlerler. Uluyan maymunlar, ise Stentoru (HomerIn İlyadasın daki sesi gür şarkıcı) kıskarndıracak ulumalarla yaşadıkları alana başkalarını sokmayacaklarını ilan ederler. Sevimli küçük bir tundra hayvanıolan kır faresi yakında bir başka kır faresi görünce "sinirlenir". Eğer istilacı, bunu anlayıpda çıkıp gidere ne ala, yoksa çatışma kaçınılmaz olur, ikisi karşılıklı geçip, birbirlerini tehdit edici seslerle korkutmaya çalışırlar.

Böcekler de öyle "fazla samimiyet"ten hoşlanmazlar. Çekirgeler ve ağustosböcekleri, kendi alan hakları çiğnenince cır cır ötmeye başlarlar. İlginçtir ki, suda olsun, karada olsun hayvanlar arasındaki çatışma belli bir seremoniye göre yapılır. Hayvan belli bir biçim alır ve belli
hareketler yapmaya başlar, bu sıra da önce ihtar edici, sonra tehdit edici sesler çıkarır. Böylece alan hakları çiğnenen hayvan, istilacıya kaçıp gitmesi için bir şans tanır. Barışı korumak için bütün bu çabalara rağmen, bazen çatışma kaçınılmaz. Bu tip kavgalar kısa sürer. En büyüğünden en küçüğüne bütün havvanlar dünyasında bu durumda, ilk hücumdan sonra genellikle istilacı tabanları yağlar, alanın sahibi de şöyle yalandan onun peşine düşüp biraz kovalar, bu kovalamaca sırf gösteriş içindir. Ornitolog (kuş uzmanı) Konstantin Blagosklonof, 100 kadar deneyden sonra şöyle bir doğa yasası bulmuştur: alan için yapılan kavgaları, daima alanın "ilk sahib"i kazanmaktadır. Bir alana diğerinden önce gelmiş olmak, büyük bir psikoloJik avantaj olarak ortaya çıkmaktadır. Bir sinekkapan kuşu, yuvası ile birlikte alınıp bir başka alana götürülürse, roller değiştirilip de; Sahip, istilacı ve istilacı, sahip durumuna getirilince, az önce savaşı kazanmış olan "eski sahip "bu kez" yeni sahip"e yenilmektedir. "Sahip"lerin kazanmasının bir nedeni de komşularının, istilacıyı kovmakta kendilerine yardımcı olmalarıdır. "Kara" Denizi (Kuzey Buz Denizine açılır) kıyısındaki Yamal Yarımadasında yapılan deneylerde, kırmızı gerdanlı pipit kuşlarının, davetsiz konukları komşularının yardımı ile kovdukları saptanmıştır. Beyaz kuyruksallayan kuşları da büyük bir dayanışma içindedir: her alanda bir erkek yaşar, herhangi bir alana "saldırı" olursa, komşu alanlardaki erkek kuşlar uçarak

gelir ve daima üç kuş birlereşerek düşmana saldırır.
Söğüt baştankara kuşları ve İsridye yiyici kuşlar, yuva yapmadan önce zamanlarının %42sini alan korumaya harcarlar, yuva kurduktan sonra ise çok daha uslanırlar. Ortak düşman belirince aile kavgaları bir yana bırakılır, düşmana tek yumruk gibi saldırılır. Tehlikenin yaklaştığı, bir alarm sinyali ile belli edilir, her hayvan bu sinyali değişik bir şekilde verir: bahçe karıncaları karınları ile toprağı döver, ağaçkurtları çürümüş oduna vururlar. Bir tehlike yaklaşınca, onu ilk gören kuş heyecanlanır ve yuvasına alarm sinyalleri göndermeye başlar. Küçük kemirgenlerden çayır köpekleri, köstebekler ve suslikler, tehlike yaklaşınca keskin ıslıklar çalarlar. Uzunkuyruklu Sibirya suslikleri,
bir tilki, kurt veya kutup porsuğu görünce kısa, yırtıcı bir kuş görünce uzun çığlıklar atmaya başlarlar; yırtıcı kuş yere konmnak üzere ise, Çığlıklar her 8 saniyede bir atılır.

Cüce sincapların da üç farklı tip çığlık attıkları bilinmektedir. Tavuklar 7 çeşit sinyal vererek, yaklaşan düşmanın cinsini, uzaklığını ve yönünü birbirlerine haber verirler. Sığırcık kuşu kedi görünce başka, insan görünce başka sinyal verir. Serçe benzeri bazı kuşlar bir şahin,
çaylak, kerkenez ve hatta karga veya guguk kuşu görünce alarm sinyalleri verir. Yılanın tıslaması zararsız ise de düşmana, o müthiş yılan zehrini hatırlatır. Zehirsiz yılanlar da tıslayarak
düşmanlarını kaçırtır. Tıslama öylesine korkutucu bir silahtır ki, kertenkeleler, özellikle iri monitör kertenkeleleri, kediler, denizaslanları, baştankara kuşları, kazlar, keçi sütü amen kuşları tıslarlar. Fakat tıslamanın en büyük ustası, ağaçkakanların akrabası boyunçarpıtan kuşlarıdır. Hayvanların yumurta ve yavrularını korumadaki kahramanlığı görülecek şeydir: saksağanlar ve alakargalar yuvadaki ysvruların alarm sinyalini alır almaz, uçarak gelir ve düşmanı gagalamaya başlarlar, orman bu kuşların çığlıkları ile dolar. Tavşanlar sanıldığının aksine ne korkaktır, ne de yavrularını ihmal eder; yavrularının sesini duyunca onlara koşar, ana tavşana ne yapsanız yavrularını bırakmaz. Düşman gelince, ana tavşan yavrularını kurtarmak ıçın dikkati kendi üstüne çekmeğe çalışır: yatar, kalkar, sürünür, horuldar, yerleri döver. Ana tavşan çaylak, şahin ve kargalara karşı cesaretle dövüşerek yavrularını korur.

Ana tilkiler de yavrularını canı pahasına savunur. Kazakistanın Karaganda bölgesinde bir çam ormanında, bir tilki inindeki yavruları çıkarmak isteyen köpeğin, ana tilkinin saldırısına uğradığı görülmüştür. Boğuk çığlıklar atarak: ininin etrafında dönen ana tilkiyi, köpek defalarca ormana kovalamış, her keresinde ana
tilki dönüp çığlıklarına devam etmiştir. Sonunda köpek, yorgunluktan ölü gibi bir halde inle uğraşmaktan vazgeçmiştir.

Hayvanlar arasında bir çeşit "esperento" vardır: Afrika toynaklı memelileri, karışık türler halinde otlarlar ve bir türün alarm sinyali, tüm türleri kaçırır. Maymunlarda da durum böyledir. Bir karga, uzaktan bir insan görünce uzun bir "ka-a-a" sesiyle takırdar ve anında tüm kargalar havalanır. Ekin kargaları ve cüce kargalarda da durum buna benzer. Bir avcı ormana girer girmez tüm saksağanlar gevezelğe başlar, aynı zamanda geyikler, yabandomuzları vb. kaçmaya koyulur. Kuşlar tehlikeyi tüm hayvanlara haber verebilir, bunun için kısa aralarla kısa sesler çıkarırlar.

Dr. Selçuk Aslan
Bilim Teknik - Nisan 1984

ALINTIDIR

Dostlarımızın talepleri


1. Ailenizin tam üyesi olmak hakkımızdır. Sosyal ilişkilerimizde başarılı olabilmemiz için; övülmeli, sevilmeliyiz.

2. Doğru uyaranlara sahip olmalıyız. Yeni oyuncaklara, oyunlara ve deneyimlere gereksinimimiz var ve en önemlisi kendimizi mutlu duyumsayabilmemiz için yeni kokularla tanışmalıyız.

3. Düzenli olarak egzersiz yapmalıyız. Yapmazsak; hiperaktif, miskin yada şişman olabiliriz.

4. Neşeli bir yaşamımız olmalı. Bazen çok yaramaz olabiliriz, masum yaramazlıklarımızı davranış bozukluğu olarak algılamayın ve bizden her zaman için tahmin edilebilir davranış beklemeyin bizler robot değiliz, emir eri hiç değiliz.

5. Yaşam kalitemizin yüksek olması için sağlıklı kalmalıyız. Lütfen Veteriner Hekimimizle çok iyi arkadaş olun ve dost kalın.

6. İyi beslenmek en doğal hakkımız. Bizler bizim için neyin iyi olduğunu bilmeyiz, tıpkı bazı insanlar gibi. Seçiminize güveniriz.

7. Bizler reddedilmekten, itilip kakılmaktan hoşlanmayız, bizi aşağı görmeyin, refüze etmeyin. Çünkü gösterişli gurur duyacağınız köpekler, kediler olabilmemiz için önce size sonra kendimize güvenmeliyiz. Bizlerin iyi bir bekçi, bebek bakıcısı, avcı olmamızı istiyor ve bunu bizden bekliyorsanız; varlığımıza, yaşama haklarımıza saygı göstermelisiniz.

8. İyi bir eğitim almak hakkımızdır. Almazsak aramızda iyi bir ilişki gelişmeyeceği gibi kendimiz ve sizin için tehlikeli olabilecek şeyler ortaya çıkabilir.

9. Rehberliğiniz, yanlışlarımızı düzeltmeniz gereksinimiz ve hakkımız. İlişkimiz tamamen bizi anlamanız ve bize karşı merhametli davranmanız üzerine kurulmalıdır.

10. Sizler gibi onurlu yaşamak, zamanı gelince de onurlu bir şekilde ölme hakkımız olmalıdır.

Evet, dostlarımız 10 maddelik bir bildirge ile temel gereksinimlerini açıklamışlar; gerisini siz düşünün demişler.

ALINTIDIR

Hayvanlara yönelik şiddet: Bir Psikolojik Degerlendirme


Hem gecmiste hem de gunumuzde, gerek bireysel gerekse toplumsal boyutta sık sık karsi karsiya gelmek zorunda kaldigimiz siddet olgusunu tanimlamak oldukca zordur. Ancak ne yazik ki korkutma, iskence ve hatta oldurme duzeyine kadar varan siddet turleri, gundelik yasantimizin ayrilmaz birer parcasi hâlindedir.

Aslinda siddet egilimi, dogustan gelen bir ozellik degildir; cunku bir insanin kisiligi sosyal, siyasal, ekonomik ve ideolojik kosullardan bagimsiz dusunulemez. Bu kosullar, kisiyi sorunlarini konusarak cozme yeteneginden yoksun birakmis olabilir; ornegin siddete taniklik etmis ve bunun kabul gordugu bir ortamda yetismis bir cocuk, bunu sorun cozmede ve dolayisiyla yaratmada dogal bir secenek olarak gorebilir. Cocuk, belki once oyuncaklarina uygulayarak basladigi siddet yasantisini, daha sonra mahallesindeki hayvanlarla devam ettirebilir.

Siddeti ve sonuclarindan biri olan hayvanlarin maruz kaldigi iskence ve katliamlari anlayabilmek icin, butun bunlarin temelinde yatan ofke duygusunu ve saldirganlik durtusunu incelemek yararli olacaktir. Adler, ofkenin insandaki guclu olma egiliminin ve egemenlik hirsinin bir simgesi oldugunu belirtmistir. Bazi toplumlar baska toplumlar uzerinde, bazi insanlar baska insanlar uzerinde ve/ya da onlardan kacip korunmak bakimindan daha sanssiz olan hayvanlar uzerinde egemenlik kurarak, kendilerince ideal bir dunya kurmaya calisirlar.

Freud'a gore saldirganlik, olum icgudusunun bir ifadesidir. Freud yikici ozellikte olan olum icgudusunun, kiside oz yikima yol acmamak icin buyuk olcude dis dunyadaki nesnelere yoneltildigini belirtmektedir. Saldirganlik durtuleri, zararsiz bicimlere cevrilerek de (ornegin sanat ya da spor gibi yollarla) disariya yoneltilebilir. Elbette bu, gerceklesmesini arzuladigimiz durumdur ve bunu basarabilmis kisiler, zaten bu yazinin konusu olmaktan cok uzaktir.

Olum icgudusunun ve dolayisiyla saldirganlik durtulerinin herkeste var oldugunu kabul etsek bile, aslinda kisiler arasindaki ofke ve saldirganlik duzeyi farklarini ortaya cikaran, ogrenme yasantilarindaki ve kultur yapisindaki farkliliklardir. Sosyal Ogrenme Kurami'nin mimari olan Bandura, saldirgan davranisin iki temel ogrenme turu araciligiyla kazanildigini belirtmektedir: Kisi yapilmasi gereken davranislari, yol actigi tepkilerin sonuclarindan ve baskalarinin davranislarinin sonuclarini gozleyerek ogrenir. Dolayisiyla saldirganlik, bireyin toplumsallasma sureci icinde ogrenilmektedir. Siddetin toplum tarafindan nasil sunuldugu ve nasil karsilandigi da onemlidir; cunku kabul goren siddet de adeta yasal bir kimlik kazanmakta ve sorun cozmenin dogal bir araci olarak gorulup onaylanmaktadir. Bu kurama gore saldirganlik kadar saldirgan olmama davranisi da ogrenilebilir bir davranis bicimidir.

Iletisim teknolojisindeki hizli gelismeler sonucunda kitle iletisim araclarinin cok yaygin olarak tuketilmesi, bu araclarin toplumlari etkisi altina almasi bu konuyu daha fazla on plana cikarmaktadir. Ornegin hayvana yonelik siddet, bu araclarda, ozellikle de gazete haberlerinde hakli yerini alirken; televizyonda hayvan sevgisinin yuceltildigi programlara cok az rastlanmaktadir. Hemen her konuda oldugu gibi, yapilan programin izlenme kaygisi, canlilari koruma kaygisindan onde tutulmaktadir.

Toplumsallasma sureci cercevesinde gerek cocukluk doneminde, gerekse yetiskinlik doneminde kitle iletisim araclarinin etkisiyle saldirganlik davranislarinin kolaylikla ogrenildigini bilmekteyiz. Aslinda bunun tam tersi de gecerli olabilirdi; yani bu araclar sayesinde insanlara hayvan sevgisinin asilanmasi daha kolay olabilir ve dolayisiyla hayvana yonelik siddet haberleri de buna bagli olarak azalabilirdi. Oysa ulkemizden bir ornek vermek gerekirse, en buyuk kanallardan birinde her gun kadin programi yapmakta olan bir bayan, yanli bir din adamindan da destek alarak, insanlari hayvan beslememeleri ve hatta sevmemeleri yonunde tesvik edebilmektedir.

Isin ozunde, ofke de diger pek cok duygu gibi insanin kendisini ifade etmesinin bir bicimidir. Bu ifade biciminin, baskalarina zarar verme noktasina gelindiginde, ozellikle de siddete dokuldugunde istenmemesi, onaylanmamasi ve gormezden gelinmemesi gerekir. Oysa ozellikle hayvanlara yonelik siddet, insan nufusunun coklugu goz onune alindiginda gorece az bir kesimin dikkatini ve hakli ofkesini cekmektedir. Bu siddet hep suregeldigi hâlde, sadece vahim boyutlara ulastigi zaman kamuoyundan buyuk ilgi gormektedir. Hayvanlarin hak ettikleri bicimde yasama hakkini savunanlar, genellikle bir takim vaatlerle gecistirilmekte, sorumluluk tasimasi gereken merciler baskalarini suclamakta (kimse sorumluluk almadigi icin hayvan katilleri de cezasiz kalmaktadir), pek cok siradan vatandas ise hayvanseverligi insansevmezlik olarak etiketlemekte ve dunya sadece bizlere, iki ayakli canlilara aitmis gibi hayvanlar icin canla basla ugrasan, hic yoktan mucizeler yaratmaya calisan dernek ve girisimleri kucumsemektedir. Bizler de bu durum karsisinda, "evlerinde beslemiyor olsalar da; sokakta yururken gormezden geliyor olsalar da; medya kanaliyla haberdar olduklari, baslarina gelen inanilmaz acilara ve adeta alistirilmaya calistigimiz katliamlara kayitsiz kalsalar da", en azindan 'sevmesinler ama zarar da vermesinler' dusuncesini tasimak zorunda kaliyoruz. Oysa hep insanlararasi iletisimden soz ederken kullandigimiz empati (esduyum) sozcugunun diger canlilar icin de gecerli olmasi gerekmez mi?

Empati, baskalarinin duygu ve dusuncelerinin ve bunlarin olasi anlamlarinin farkinda olmak; karsisindakinin duygu ve dusuncelerini kendi icinde yasayabilmektir. 'Kendini baskasinin yerine koymak' ifadesiyle anlatilmak istenen durumdur empati. Ornegin, ozellikle evini bir ya da birden cok hayvanla paylasarak buyumus insanlar, kendilerini bir hayvanin yerine koymakta zorlanmazlar. Dunyanin kendi turunden baska canlilarin da yurdu oldugunu, onlarin da bizim gibi duygulari oldugunu anlama kapasitesine sahip bireylerde de, degil hayvanlara zarar vermek, empatiyle kurulan duygu ve dusunce paylasimina uygun tepkiler gostereceklerdir (zor durumda olanlara yardim etmek gibi).

Empati'yi daha iyi anlayabilmek icin, insanin psikolojik gelisimine bakmak gerekir. Bir cocuk biriktirilmis ofkesini davranisa donustururken, zihinsel niteliklerinden dolayi sadece an'i yasar; davranislarinin olasi sonuclarini dusunemez. Yaklasik olarak ergenlikte ortaya cikan soyut dusunme becerisi elde edilinceye kadar, insan kendini evrenin merkezinde algilar. Evrenin merkezine kendini koyan insanin en onemli ozelliklerinden biri paylasamamaktir. Dunyayi sadece kendine ait sanan insanlarin yasadiklari en buyuk yanilgi da budur: Kendini evrenin merkezinde sayip, dunyasini kimselerle paylasamamak. Oysa ben merkezciligin cok kucuk yaslarda terk edilip, sosyal ben'in kurulmasi zamani gelmistir. Sosyal ben'i gelismemis birey ise paylasmayi, empati kurmayi, kendine ve baskalarina deger vermeyi ogrenemez. Cogunlukla bu basit ve siradan gozuken siddet oncesi davranis kaliplari (gelecekteki tutum olarak siddet egiliminin kokenlerini olusturdugu unutulmamalidir) gucsuz yasitlara, kendinden kucuklere ve elbette korunmasiz hayvanlara uygulamaya baslanir. Bu davranislar, oncelikle ebeveynin yanlis davranis ve tutumlariyla beslenerek guclenir. Gercek bir sevgi ortaminda, yani aile uyelerinin birbirlerine sevgi ve saygi duyduklari, dogaya ve butun canlilarina sevgi ve saygi duymanin ogretildigi ve yuceltildigi bir aile ortaminda yetismis bir cocugun sosyal ben'i cok daha kolay gelisir. Aile, okul, sosyal cevre ve kitle iletisim araclarinin bireyin yasaminda tasimasi gereken en onemli deger, onun kendisini tanimasini saglamaktir. Bireyin sorunlarini siddete yonelerek cozmesini giderebilmek icin, toplumsal yasam icinde once bireyin kendini tanimasi saglanmalidir. Kendini tanimak ve empati kurabilmek, siddetin en buyuk dusmanlarindandir.

Siddete basvurulurken kullanilan temel bilincalti savunma mekanizmalarindan biri de farkliliga karsi duyulan hosgorusuzluktur. Bu hosgorusuzlugun siddete donusmesi, kabullenmenin gerceklesmemesi ile dogrudan iliskilidir. Kendi turunden baska canlilarin varligini ve onlarin da yasama hakki oldugunu kabullenemeyen, dolayisiyla onlarin da kendisi gibi aci ceken varliklar oldugunu dusunmeyen ya da bunu onemsemeyen kisiler yolda yururken karsisina cikan bir kediyi rahatca tekmeleyebilir; bir kopegi canli canli topraga gomemebilir; ayakkabisi bir sokak kopegi tarafindan alinan bir imam, o kopegi bulup vurabilir. Hatta bir gun coplugun birinde yuzlerce hayvan olusuyle karsilasabilirsiniz. Butun bunlar ne din'le, ne geleneklerle, ne ahlakî ilkelerle, ne de yasalarla bagdasamayacak davranislardir. 2004 yilinda kabul edilmis bir Hayvanlari Koruma Kanunu oldugu hâlde, bu davranislarin onune gecilememektedir.

Elimizdeki kanun bile bazi insanlari, hayvanlarin da bizler gibi yasama hakkina sahip olduguna, sahipsiz hayvanlarin da sahipli hayvanlar gibi yasamlarini desteklemek gerektigine, onlara kasitli olarak kotu davranilamayacagina, iskence yapilamayacagina ve onlarin her turlu kotu muameleden korunmasi icin onlem alinmasi gerektigine ikna edememistir. Bu kanuna ragmen, hayvana yonelik siddet ve teror durmamakta ve her gun yurdumuzun dort bir yanindan gelen haberlerle sarsilmaya devam etmekteyiz.

Hayvanlara uygulanan siddet ve terorun onune gecebilmek icin, elimizdeki en onemli destek, yeni nesillerdir. Onlari ne kadar hayvan sevgisi ve empati duygusuyla kusatirsak, gelecege de o kadar umutlu bakabiliriz. Elbette akranlarimiz ve buyuklerimiz icin de hicbir zaman gec degildir. Egitimin en guzel yanlarindan biri, insanin yasaminin sonuna dek devam edebilmesidir. Kitle iletisim araclarinin en etkin bicimde kullanilmasi ise hem yasamizi guvence altina alir, hem de bireysel cabalarimizla ulasamayacagimiz denli kalabalik bir kitleye sesimizi duyurur.

Hak edilmis butun guzellikler, dogayi ve icinde barindirdigi butun canlilari seven bizlerin en yakinimizdakilerden baslayarak genis kitlelere acilan katkilariyla baslar. Her sey bizimle baslar.


Uzm. Psk. Ece Comert

ALINTIDIR

Haycanlarımızın burçları

KOÇ BURCU 21 MART-20 NİSAN

Koç burcu kedi ve köpekler her zaman enerji doludur. İlgiye çok düşkündürler, sevilip okşanmayı severler. Aslında böyle hiperaktif hayvanlarla ilgilenmek sizi biraz zorlayabilir. Özellikle de itaat etmeyi öğretmek konusunda zorlanabilirsiniz.



BOĞA BURCU 21 NİSAN 21 MAYIS

Boğa burcu kedi ve köpekler son derece sakin bir yapıya sahiptir. Buna karşılık, üzerlerine gelindiği zaman bir anda değişirler ve asla mücadeleyi bırakmazlar. Bu hayvanlar dışarıda olmayı severler, uyumak mı oyun mu derseniz uyumayı seçerler. Yemeyi sevdikleri için kilo problemi yaşayabilirler.



İKİZLER BURCU 21 MAYIS 20HAZİRAN

İkizler burcu hayvanlar meraklı, dost canlısı ve enerji doludur. Bu burcun köpekleri çok havlayabilir. Yalnız kalmaktan nefret ederler, eğer imkanınız varsa onlarla oyun arkadaşı olması için ikinci bir hayvan almanız iyi olur. Kapınızı her zaman kapatmayı unutmayın, yoksa yeni arkadaşlar bulmak için kaşla göz arasında kaybolurlar. İkizler burcu hayvanları herkesin arkadaşlığından keyif alırlar.



YENGEÇ BURCU 21 HAZİRAN 21TEMMUZ

Bu burcun hayvanları son derece hassastır. Yüksek sesten yada kendilerine bağırılmasından nefret ederler. Başkalarının varlığından bir anda rahatsız olabilir ve sakin bir ortama çekilmeyi tercih edebilirler. Rutinlerinin değişmesi yada eve yabancı birinin gelmesi saatlerce yada günlerce ortadan kaybolmalarına bile neden olabilir. Evi başka hayvanlarla paylaşmayı sevmedikleri gibi, evde yalnız bırakılmaktan da hiç hoşlanmazlar. Bu burçtan olan hayvanınızı evde yalnız bırakırsanız evdeki dağınıklığa da hazır olmalısınız.



ASLAN BURCU 22 TEMMUZ 21 AĞUSTOS

İşte kral ve kraliçelerin burcu. Bu burcun hayvanları kendilerini kraliyet ailesinden gelmiş gibi hissederler. Lider olarak doğmuşlardır ve kısa sürede kendilerini takip edecek bir grubu toplayabilirler. Bu burçtan hayvanlar çocukları çok severler ve aynı zamanda çok koruyuculardır. Onlara şefkatli davrandığınızda canlarını vermekten çekinmezler.



BAŞAK BURCU 22 AĞUSTOS 21 EYLÜL

Bu burcun hayvanları oldukça dosttur ve altıncı hisleri çok kuvvetlidir. Sizin hasta yada mutsuz olduğunuzu hemen anlarlar ve sizi rahatlatmak için yanınızdan ayrılmazlar. Yine de bu hayvanlar oldukça utangaçtırlar ve eve geldiğinizde sizi karşılamak için kapıya koşmazlar.


TERAZİ BURCU 22 EYLÜL 21 EKİM

Terazi burcu kedi ve köpekler uyumlu hayvanlardır ve ilgi görmekten hoşlanırlar. Kendi ilgilerini ise aile fertleri arasında eşit olarak dağıtırlar. Evde yalnız bırakılmaktan hoşlanmazlar. Yemeğe ve yumuşak müziğe düşkündürler. Önlerine ne koysanız yerler ve biraz da tembelliğe meyillidirler. O yüzden onlara düzenli olarak egzersiz yaptırmayı unutmayın.



AKREP BURCU 22 EKİM 21 KASIM

Adil olmak! Akrep burcunun en önemli özelliklerinden biridir. Kötü davranışları unutmaları ve güven duymaları çok zordur. Bu burcun hayvanları diğer hayvanları korkutabilir. Yüklü miktarda enerjileri vardır ve bunu harcayabilmek için bayağı koşmaları gerekir. Kavgaya meyilli hayvanlar oldukları için gözünüzün önünden ayırmayın.



YAY BURCU 22 KASIM 21 ARALIK

Bu burcun hayvanlarını memnun etmek çok kolaydır. Dışarı çıkmayı severler, bu yüzden onları yeterince gezdirmeyi ihmal etmeyin. Akıllı hayvan olmalarına karşın, aşırı heyecanlı oldukları zaman unutkanlıkla karşılaşabilirler. Çok sevecen oldukları için ıslak öpücüklerle karşılanmaya alışın.



OĞLAK BURCU 22 ARALIK 21 OCAK

Oğlak hayvanları daima genç kalır. Bu burcun hayvanları yaşlansalar da yavru köpek yada kedi gibi davranmaya meyillidir. Dayanıklılıkları saatlerce oyun oynamalarını sağlar. Çocuklar için ideal oyun arkadaşıdırlar. Bu hayvanları eğitirken sabırlı olun, yavaş öğrenen bir yapıları vardır.



KOVA BURCU 22 OCAK 19 ŞUBAT

Bu burcun hayvanları son derece kibardır. Kova burcu bir kedi sadece kendi çıkardığı sesi duymak için miyavlar zaman zaman. Son derece akıllıdırlar, ama oldukça da dağınıktırlar. Onları eğitirken sabırlı olmanız gerekir. Emirlere kolay kolay itaat etmezler ve onları zorladığınız zaman tepki gösterirler. Meraklı olmalarıyla da tanınan bu hayvanlar her şeye burunlarını sokarlar.



BALIK BURCU 19 ŞUBAT 21 MART

Kavgadan nefret eden bu burcun hayvanları huzurlu bir ortama ihtiyaç duyarlar. Sizin ruh hallerinizi dikkate alırlar ve hasta olduğunuzda sizi gözlerler. İçgüdüleri kuvvetli olan bu hayvanlar, sizin ne zaman kızgın yada üzgün olduğunuzu anlarlar.

ALINTIDIR

Sevgili dostlarımızın yasak yiyecekleri

1-ŞARKÜTERİ(Salam,Sosis,Sucuk,Pastırma)

2-ACILI VE BAHARATLI YEMEKLER

3-SÜT,BEYAZ PEYNİR ,KAŞAR

4-KEMİK,TAVUK KEMİĞİ VE DERİSİ

5-TEREYAĞLI YEMEKLER

6-ÇİKOLATA VE TATLI

7-KURUYEMİŞ

8-PATLICAN,PATATES,DOMATES

9-FAZLA PROTEİN

GÜZELBAHÇE VETERİNER KLİNİĞİ DR.ALİ ERKAN'DAN ALINTIDIR
Köpeğiniz sürekli patilerini mi yalıyor?

Pako'nun Sayfası

Köpeğiniz patilerini sürekli olarak ve şiddetli bir şekilde yalıyorsa deri problemleri ile karşılaşabilirsiniz.

Gittikçe daha sık rastlanan bu problem genellikle ön patilerin alt bölgelerinde ortaya çıkar. Köpeğin sürekli olarak bu bölgeyi şiddetli bir şekilde yalaması sonucunda önce buradaki tüyler dökülür, sonra deri kalınlaşmaya başlar. Yalamanın devam etmesiyle birlikte zaman içinde yaralar oluşabilir. Yaraların kaşınması ile yalama şiddetlenir, yalama artınca yaralar kötüleşir ve problem bir kısır döngü şeklinde devam eder.

Bu problem birçok köpek ırkında görülebilir ama Doberman, Pincher, Labrador Retriever, Golden Retriever, Great Dane, İrlanda Seteri, Alman Çoban Köpeği ve Boxer gibi büyük ırk köpeklerde çok daha sık ortaya çıkmaktadır.

Ayak bölgesini yalamaya bağlı deri problemleri eğer herhangi bir sağlık sorunundan kaynaklanmıyorsa, köpeğin o bölgeyi yalayarak kendini mutlu hissetmesini sağlayan ve yalama sırasında salgılanan endorfin hormonunun olduğu düşünülüyor. Endorfin hormonunun etkisiyle kendisini iyi ve mutlu hisseden köpek, ayaklarını yalama huyu edinebilir.

Ön ayaklarda görülen alerjiler, deri parazitleri, mantar enfeksiyonları, eklem problemleri, travmalar, ayağa batan küçük yabancı cisimler, tümörler ve bazı sinir sistemi hastalıkları da sürekli olarak köpeğin patilerini yalamasına ve aynı problemin ortaya çıkmasına neden olur. Sıkılma, stres ve ayrılık kaygısı gibi psikolojik sorunlar da sürekli yalama huyu ortaya çıkarabilir.

Deride oluşan problemlerin tedavisi ve bu huyun giderilmesi için mutlaka veteriner hekiminize danışmalısınız. Hastalığın tedavisinde en etkili yöntem, şiddetli yalamaya yol açan gerçek sebebin tedavi edilmesi. Elizabeth tasması gibi köpeğin ayaklarını yalamasını engelleyen yakalıklar ve köpeğin yalamasını engelleyen kötü tatlı spreyler köpeğin o bölgeyi yalamasını önleyerek rahatsızlığın artmasını engeller. Psikolojik kaynaklı ayak yalama problemlerinde veteriner hekiminizin vereceği bir anti-depresan kullanmanız gerekebilir.

ALINTIDIR